|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cehennem |
|
|
Derin
kuyu,
ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap Cekecekleri ceza
yeri. Kur'an-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen kimselere Cennet
vadedildiği gibi (1);
kâfir ve
günahkâr kimselere
de Cehennem vâdedilmiştir.
Kâfir,
münâfık ve müşrikler Cehennem'de ebedî
kalırlar,
orada ölmezler ve azabları hafifletilmez.
Tövbe
etmeden günahkâr
olarak ölen ve Allah'ın kendilerini affetmediği mü'minler ise
Cehennem'de
ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan
kurtulup Cennet'e girerler ve orada ebedî kalırlar.
Allah
Cehennem'i diğer yaratıklardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur,
yok olmayacaktır. Nitekim şu ayet bu durumu gayet açık
ifade
eder:
"Artık
o
ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odun insanlarla
taşlardır. O kâfirler için hazırlanmıştır. " (2)
"Kâfirler
için hazırlanan ateşten korkun. " (3)
İnsanın
eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından Cennet
ve Cehennem inancının dünya hayatına etkileri açıktır. Kişi,
gizli
ve açık yaptığı her şeyin karşılığını, bulacağını ve Cehennem'deki
cezânın
dehşetini hatırladığında, elbette hareketlerine çeki düzen verme
ihtiyacını duyacaktır.
1) Kehf, 107
2)
Bakara,24
3) Âli İmrân,131
Kaynak :Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi |
|
|
Cehennem Ateşi ve Azabı |
|
|
Ateş,
insan
cismine çok büyük acı ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir
ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Böylelikle
Cehennem, Allah'ın tutuşturulmuş ateşinin ismidir,
İşte
Cehennem'in en açık vasfı ateş olduğu için bazen, Cehennem yerine
ateş manasına "nâr" kullanılır:
"Şüphesiz ki
münâfıklar
nâr'ın en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın."
(Nisâ, 145).
Cehennem'de
görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah
ve Rasûlü'nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla
bilebiliriz.
Kur'an-ı
Kerîm'de belirtildiğine göre;
a-Cehennem
kâfirleri çepeçevre kuşatır:
"Cehennem inkâr edenleri
şüphesiz çepeçevre kuşatacaktır."
(Tevbe, 49) |
|
|
|
|
b-Cehennem ateşi sönmez:
"Biz
sapık kimseleri kıyamet günü yüzü
koyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer
Cehennem'dir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini
artırırız. "
(İsrâ, 97)
c-Cehennem
dolmak bilmez:
"O,gün
Cehennem'e: "doldun mu?"deriz. O!
" Daha var mı?" der. "
(Kaf, 30)
d-
Kaynarken
çıkardığı ses:
"Rablerini
inkâr eden kimseler için Cehennem
azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür. Oraya atıldıkları zaman onun
kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Nerede ise öfkesinden
çatlayacak
gibi olur. İçine her bir topluluğun atılmasında bekçileri onlara: "size
bir uyarıcı gelmemiş miydi" diye sorarlar. Onlar evet, doğrusu bize bir
uyarırı geldi; fakat biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir,
siz büyük bir sapıklık içerisindesiniz, demiştik " derler. "
(Mülk, 6-9)
e-
"Ateş
onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır. "
(Mü'minün, 104)
f-
"Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra
ateşte yakılırlar. "
(Mü'min, 70-72).
g-
İnkâr
edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına kaynar su
dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir
topuzlar
da onlar içindir. Orada uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler,
her
defasında oraya geri çevrilirler. Ve kendilerine "yakıcı azabı
tadın"denir.
(Hâcc, 19-22).
h-
Derileri
yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir.
(Nisâ, 56).
i-
Ölümü
isterler fakat azabları devamlıdır, ölmezler.
(Zuhruf,74-77; Fatır,36).
Peygamberimizin
(sav) ifadesine göre:
"Cehennem
ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz
derece fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya
ateşinin
harareti gibidir. "
Cezalar,
işlenen suçlar cinsinden olacaktır. Dilleriyle suç işleyenlerin
cezaları dillerine; elleriyle günah işleyenlerin cezaları ellerine vs.
tatbik edilecektir.
Kaynak :
Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi |
|
|
Cehennemin Kapıları |
|
|
Kur'an-ı
Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir.
"Cehennemin
yedi kapısı olup, onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.
" (Hicr, 44).
Onun, o
cehennemin yedi kapısı vardır. Yani gireceklerin çokluğundan dolayı
yedi giriş kapısı veyahut azgınlığın çeşit ve derecelerine göre, önce
Cehennem, sonra Lezzâ, sonra Hutame, sonra Sa'îr, sonra Sekar, sonra
Cehîm, sonra Hâviye isminde yedi tabakası vardır. Her kapı için,
onlardan (o azgınlardan) bir grup ayrılmıştır.
Ebu's-Suûd Tefsiri'nde
deniliyor k: "Muhtemelen yedi kapı ile sınırlanması, helak eden
şeylerin beş duyu ile hissedilen şeylerle şehvet ve öfke kuvvetlerini
gereğine mahsus olmasındandır." Bununla beraber bunda diğer bir ihtimal
vardır ki, şeriat dili açısından akla daha uygundur. Çünkü cehennem
kapılarının yedi olması ile cennet kapılarının sekiz olması arasında
apaçık bir ilişki vardır. Bundan dolayı denebilir ki, bu kapıların
mükellef organlarla ilgili olması düşünülür.
Bilindiği
gibi insanın mükellef organları sekiz tanedir: Kalb, dil, kulak, göz,
el, ayak, ağız, cinsel organ. Bunların yedisi açık, birisi gizlidir ki,
o da kalbdir. Doğrudan doğruya Allah'a bakan kalp kapısı açık olursa,
bu sekiz organın her biri Allah'ın emri üzere hareket ederek cennete
birer giriş kapısı olabilir. Ve bu şekilde cennete sekiz kapıdan
girilir.
|
|
|
|
|
Fakat
içte ruh körlenmiş, kalb kapısı kapanmış bulunursa
dıştaki yedi organın her biri cehenneme açılmış birer giriş kapısı
olurlar. İşte cennet kapıları sekiz olduğu halde, cehennem kapılarının
her birine ayrılmış bir grup olmak üzere yedi olması, Allah daha iyi
bilir ki bu hikmetten dolayıdır. "Ve ona ruhumdan üflediğim zaman..."
(Hıcr, 15/29) ifadesinin şerefine nail olmakla iman ve marifet kapısı
olan kalb, cehenneme kapalıdır. Ondan yalnız cennete girilir, Allah'a
erişilir. Kalbi açık olan kimse şeytana uymaz, Allah'ı inkâr etmekten
ve O'na isyan etmekten sakınır.
Kaynak:
Elmalı Tefsiri |
|
|
Cehennemin Yakacağı |
|
|
Cehennem'in
yakacağı hakkında da Kur'an'da bilgi verilmekte ve şöyle
denilmektedir:
"Ey
inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun
yakıtı
insanlar ve taşlardır."
(Tahrîm,
6).
|
|
|
Cennet
|
|
|
Cennet…Cehennem üzerine
kurulmuş sırat ile geçilen gizemli hayat… Hz. Adem’in yasak ağacın
meyvesinden yediği için dünyaya gönderildiği adres…
Cennet… içinde bulunan bitki ve
ağaçların gölgesiyle kaplanmış yerle gök arası geniş bir meyvelik bahçe.
Cennet… iman edip sâlih amel
işleyenlerin ebedî âlemdeki makamı…
Cennet… Rablerinin huzuruna
suçlu olarak varmaktan korkanların ve nefsini hevasından arındıranların
konağı.
Cennet… Allah’ın rızasını
kazananlar için
mükafat olarak hazırlanmış hoş bir mekan.
|
|
|
|
|
Altlarında ırmaklar akar Adn
cennetlerinin,
orada İrem ve Gesi bağlarını mecazda bırakarak çekirdekli ve
çekirdeksiz üzüm bağları ve asmalar vardır. Asmalı konaklar vardır
içinde huriler oturan. Mü’minler pınar başlarında yüzerler Naim
cennetlerinde… Hüsna cennetinde görür Allah’ın kulları Rablerini…
Dolunaya bakar gibi temaşa ederler yaratıcılarını… Kimisini aşk-ı Hak
almış durur… Kimisi Tur’da Rabbinin tecellisini gören Musa gibi olur.
Kimisi kılıçların gölgesinde gelmiştir Cennet’e, kimisi anasının
rızasını alarak varmıştır selam yurduna… Kimisi sabır sayesinde
giymiştir ipek elbiseyi. Kimisi altın kâseden içmiştir Kevser’i…
Peygamberlerin
davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk
vazifelerini
elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler
için
hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki
nimetler
yurdunun adıdır.
Kur'an-ı
Kerîm
ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir.
Bilhassa
Kur'an-ı Kerîm'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler
şeklinde
anlatılmaktadır:
"Cennet
takva
sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan,
gördüğünüz
şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve
ahkâmına)
riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben
saygı
gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir. "
(Kâf, 31-33)
"Tövbe
edenler,
iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle
haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın
kullarına
gıyâben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi
şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz
işitmeyeceklerdir.
Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle
Cennet'tir
ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttakî olanları vâris
kılacağız.
"
(Meryem, 60-63)
Cennet,
bu
dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen
karşılığıdır.
Kur'an'da
Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Adn
Cennetleri
vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar.
İşte
günahlardan temizlenenlerin mükâfatı."
(Tâhâ, 76)
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil
İslam
Ansiklopedisi
2) Cennet, A. Hamit Özyayla, İlkadım Dergisi, Eylül 2004
|
|
|
Cennet Cehennem Ehlinin Konuşması |
|
|
Kur'an-ı
Kerim'de
Cennet ehli ile Cehennem ehli arasında konuşmalar yapılacağı
da belirtilerek bu konuşmalardan nakiller yapılmaktadır:
"O gün, münafık
erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin
nurunuzdan birazcık
alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur
arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur
çekilmiştir; onun iç yanında
rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
(Hadid,13)
|
|
|
|
|
Münafıklar)
Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye
düşürdünüz, (Müslümanları acıların
ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı)
kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda
Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile
(Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış
oldu."
(Hadid,14) |
|
|
Cennet de
Nasıl Ağaç Dikilir? |
|
|
Peygamberimiz
(s.a.v) buyurdu ki,
- Cennetde
ağaç yokdur. Oraya
çok ağaç dikiniz!.
- Oraya ağacı nasıl dikelim dediklerinde,
-Tesbîh, tahmîd,
temcîd ve tehlîl okuyarak) buyurdu.
Yanî, (Sübhânallahi
velhamdü lillahi
ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber) diyerek Cennete ağaç
dikiniz buyurdu.
Bir
hadîs-i şerîfde,
-Bir kimse, Sübhânallahil'azîm
ve bihamdihi derse,
onun için Cennetde bir ağaç fidanı dikilir, buyurdu.
Görülüyor
ki, Cennet
ağacı, dünyâda harfler ve sesler şeklinde, bu kelimeye yerleşdirilmiş
olduğu
gibi, Cennetde, bu kemâller ağaç şeklinde bulunmakdadır. Bunun gibi,
Cennetde
bulunan herşey, dünyâdaki ibâdetlerin, iyi işlerin netîceleridir.
Allahü
teâlânın kemâllerinden herhangi biri, bu dünyâda, iyi sözlerde ve iyi
işlerde
yerleşdirilmiş olduğu gibi, bu kemâlât, Cennetde, lezzetler, nimetler
perdesi altında meydâna çıkar. Bunun içindir ki, oradaki lezzetleri,
nimetleri
Allahü teâlâ beğenir. Bunları tadmak, Cennetde sonsuz kalmağa ve Allahü
teâlâya kavuşmağa sebeb olur. Zevallı Râbi'a (rahmetullahi aleyhâ) eğer
bu inceliği anlamış olsaydı, Cenneti yakıp yok etmeği düşünmezdi. Ona
bağlılığı,
Allahü teâlâya bağlılıkdan başka sanmazdı!
Kaynak: Mektubat,
İmam-ı Rabbani, 1. Cilt
302.Mektup
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cennet de Allah'ın Görülmesi
|
|
|
Allah'ın Âhirette Görülmesi (Rü'yetullah). Müminler,
âhirette, cennete girdikten sonra Allah'ı göreceklerdir. Bu görmenin
mahiyeti hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak bilginler Allah'ı görme
olayında, bu dünyada varlıkların görülmesi için zorunlu olan şartların
gerekmediğini ileri sürmüşlerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de "Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl
parlayacaktır.
Rablerine bakacaklardır" (Kıyâmet,22-23) buyurularak, âhirette
müminlerin Allah'ı görecekleri haber verilmektedir.
Resulullah (sav) buyuruyor:
"Muhakkak ki siz şu ayı görüşünüz gibi, Rabbinizi de
göreceksiniz. Ve o sırada izdihamdan ötürü birbirinize zarar vermiş de
olamayacaksınız"
"Cennetlikler
Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak:
"Size daha
da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de Şöyle derler:
"Yüzlerimizi
ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den
kurtarmadın
mı? (o yeter)."
Rasûlullah
sözlerine devam buyurarak:
"Cenâb-ı Hak
perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha
sevimli
gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. "
Müminlerin
Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden
uzak olarak vukû bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür.
"Allah
bilir" deriz. Kur'an ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle
inanırız.
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
2)
İlmihal, İman ve İbadetler, İsam, 1999
|
|
|
Cennette
Hangi Dil Konuşulacak? |
|
|
Cennet
dili
Arapça'dır. Değildir diyenlere deriz ki:
Resululullah (s.a.v)
buyuruyor:
"Üç hasletten dolayı Arabı seviniz:
Çünkü ben Arabım,
Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur.
Cennet ehlinin
konuştukları dil Arapçadır." (1)
Allah
Resülü, İki
Cihan Serverinin (s.av) konuştuğu dil Arapça olacak da Cennet
dili Arapça dan başka bir dil mi olacak. Hz.Adem (a.s) yeryüzüne
indirilmeden Arapça konuşacak da, Cennet dili mi Arapça olmayacak?
Hz.Aişe r.a.
buyuruyor:
Cennet ehli Muhammed aleyhisselamın diliyle
konuşacaklar. (2)
(Allahulalem)
Kaynak:
1)
Feyzu'l Kadir, İmam Münavi, İbni abbas'tan rivayet edilmiştir.
2) Mevahib-ül Ledünniye, İmam Kastalani
|
|
|
Cennette
Kadın |
|
|
Gerek cennet
ve gerekse cehennem, hem erkek ve hem de kadın kullar için
açıktır,
yaratılış bakımından bu iki cinsin cennet ve cehenneme girmeyi
hak
etmede fırsat eşitlikleri vardır. Fiilen hak ediş ise serbest irade ile
gerçekleştirilen iyi veya kötü davranışlara bağlıdır.
Kitap ve sünnet
kaynaklarında yapılan açıklamaları, uslübü ve islamı tam
bilmeyenler
yanlış anlamışlar, yanlış yorumlamışlar bunlardan, ilahi sıfatlar,
mantık
ve vicdan ile bağdaşmayan sonuçlar çıkarmışlardır. "Cennetin
adeta
erkek sultanların sarayı olması, kadınların orada da ikinci sınıf
kullar
durumunda oldukları, cehennemi dolduranların çoğunun kadınlar
olması..."
bu cümledendir. Bu yanlış anlayışları düzeltmek gerekirse;
Ayetlerde
ve sayılan
çok az sayıda mütevatir (1)
hadislerde, cennete
veya
cehenneme girme ve ebedi mutluluğa erme bakımından kadının aleyhinde
olan
bir bilgi mevcut değildir. Bu kaynaklarda, "nimette-külfette, cezada
mükafatta
eşitlik" bulunduğu bildirilmektedir.
Cennet
yalnızca
erkeklerin sarayları değildir; orada kadın da, erkek de saraylarının
sultanlarıdır.
Cennette
kadına
da erkeğe de dilediği, arzu ettiği, canının çektiği, elde edince mutlu
olacağı her şey verilecektir.
Cennet
sonsuz
bir mutluluk yeridir; ancak insanoğlu bu mutluluğu daha önce ne
tanımış,
ne tatmıştır. Bu sebeple insanların, dünyadaki zevkleri,
alışkanlıkları,
kadın-erkek ilişkisindeki cinselliği olduğu gibi ahirete taşımaları,
nasları
buna göre yorumlamaları gerçeğe uygun değildir.
Mütevatir
olmayan
hadislerde "cennette erkeklere ikişer adet dünya hatunu verileceği"
bildirilmiştir.
Bundan kadınların aleyhine ve erkeklerin lehine bir sonuç çıkarmak
mümkün
değildir; çünkü bu da erkeklerin dünyada tattıkları ve arzuladıkları
şeylerin
kelimeleri kullanılarak- imrendirmek üzere- söylenmiş bir sözdür.
Ayrıca
kadın tek olmayı istiyorsa veya başka erke istiyorsa ona da bunlar
verilecektir.
Burada önmelki olan dünyadaki isteklerimiz ve yapımız ile cennetteki
isteklerimiz,
isteme kabiliyetimiz ve yapımızı birbirine karıştırmamaktır. Problem
varsa
işte bu karıştırma sebebiyle vardır.
Vakı'a
suresinde
huriler kastedilerek "..onları bambaşka bir yapıda yeniden yarattım..."
(56/22,37) buyurulmuştur.
Müfessirler bu hurilerin dünyada yaşlanmış ve buruşmuş olarak
vefat
eden kadınlar oldukların ifade etmişlerdir. Buna göre huriler de melek
değil, insandır, dünyada yaşamış kadınlardır ve cennette sayılan
erkeklerden daha fazladır.
Erkek
ve kadın
olarak Allah Tealanı has ve arif kulları cenne, köşk, kadın, yiyecek,
içecek,
bağ ve bahçe için istamezler, cenneti aşık oldukları Cemal-i İlahi
için,
özledikleri Habibiullah (s.a.) için isterler.
Kaynak:
Prof.Dr.Hayrettin Karaman'ın "İslam'da
Kadın ve Aile" isimli eserinin "Cennette Kadın" adlı yazısından özetle
alınmıştır.
Mütevatir
Hadis:
Peygamberimiz'den bize kadar, haberin ve bilginin doğruluğundan şüphe
etmeyeceğimiz
ölçüde ve sayıda kimsenin naklede geldikleri hadisler.
|
|
|
Cennet
şu anda var mı? |
|
|
Ehl-i Sünnet inancına
göre, Cennet halen vardır,
yaratılmıştır,
hazırlanmıştır.
Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder:
"Rabbinizin
mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet
takva
sâhipleri için hazırlanmıştır. "
(Âli İmrân, 133)
Peygamber Efendimiz (sav.)
şöyle
buyurmuşlardır:
"Demincek
Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu."
"Cennet bana
yaklaştı, o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından
bir tânesini size getirebilecektim."
|
|
|
|
|
Cennet
ve Cehennem’in Ebedîlîği |
|
|
Cennet’in de, Cehennem’in de varlığı
ebedî olarak devam edecektir.
Kur’an ve Sünnet nassları, hem Cennet’in,
hem de Cehennem’in şu anda mevcut olduğunu, kıyamet, haşir ve hesap
süreçlerinden sonra Cennetlikler Cennet’e, Cehennemlikler Cehennem’e
gittikten sonra orada ebedî kalacaklarını açık bir şekilde ifade
etmektedir.
Şu kadar ki, Cennet’e gidenlerin hiç birisi oradan bir daha
çıkmayacak, ancak Cehennem’e gidenlerin bir kısmı, yani günahkâr
mü’minler, günahları miktarınca azap gördükten sonra Cehennem’den azad
edilecek ve ebedî hayatlarına Cennet’te devam edeceklerdir.
Ancak; bizim
varlığımızın sonsuzluğunun, Allah Teala’nın varlığının sonsuzluğu
“gibi” olmayacağını, zira bizim sonsuzluğumuzun da varlığımız gibi
“mümkin”, O’nun sonsuzluğunun ise varlığı gibi “zorunlu” olduğunu
unutmamak gerekir.
Kaynak
: Cennet ve Cehennemin Ebediliği, Ebubekir Sifil, Milli
Gazete, 17/12/2005
|
|
|
Cennet
yeryüzünde miydi? |
|
|
"
Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin beraberce cennete
yerleşin..."
(Bakara Suresi 35)
Cennet
yeryüzünde şeklinde zannedenler olmuşlardır. "Filistin'de
yahut Fâris ile Kirmân arasında bir cennet idi. İnişi de oradan
Hindistan'a nakliydi." denilmiştir. Bu şöyle bir anlayışla
söylenmiştir:
-Çünkü Âdem'in yaratılışı yeryüzünde olduğunda
ittifak
vardır.
-Kıssada semaya yükselmesi zikredilmemiştir. Olsa
idi
öncelikle hatırlatılırdı.
-Bir de ebedi cennet olsaydı, çıkılmaz ve şeytan oraya giremezdi.
Ancak
bu tahmin, göründüğü kadar makul ve tabii değildir. Âdem'in yeryüzüne
inişi, yeryüzünde ortaya çıkması, akıl ve nakle daha uygundur.
|
|
|
|
|
-Ebedi
cennet de devamlı oturmak için girmekle, misafir
olarak girmek arasında da fark vardır.
-"Cennet", ahirette müminlerin varacağı sevap evidir
ki,
şimdi mevcut, fakat dünyada görüşten gizlenmiştir. Ve "Cennet"
denilince Kur'ân dilinde bilinen budur.
-Âdem'in cennette oturması hali, ahiret âleminin
meydana
gelişine benzer bir ilk oluştur. Ve bu durum bize göre bir makul
âlemdir.
-Yeryüzü ile onun arasında mekanla ilgili bir
uzaklık
tasavvuruna da lüzum yoktur. O da aynı feza içindedir.
Bunda akla
yaklaştırmak için söylenebilecek olan söz: Âdem'in ruhunun bütün kemal
kuvvetlerini haiz olarak, maddeye, önceki unsurlara ilk ilgisi, diğer
deyişle beşerin aslı olan ilk Âdem'le ilgili hücreciğin esîrî bir
şekilde oluşumu ve ondan eşinin ayrılmasıdır. Muhyiddin-i Arabî'nin bir
deyişine göre, ruhun tabiata ilk verilişidir.
Kaynak: Elmalı Tefsiri Bakara Suresi 35.ayet
|
|
|
Cennet'in
Anahtarı |
|
|
Son sözü Kelime-i Tevhîd olan kimsenin mükâfatı
Cennet'tir
.
Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe
illallah,
Cennet'in
anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi
emirlere
bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah"
demekle,
birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün
Rasûlullah" (Muhammed
Allah'ın
peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir.
Hatta
İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta
olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı
kadar
Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir.
Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den
rivayet ettiği şu
hadis
meseleyi açıklığa kavuşturur:
"-Hiç bir kimse
yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve
Muhammed
(s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de,
Allah
ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)"
Ehl-i Sünnet
ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe
illallah, Muhammedün Rasûlullah"
diyen
ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse
Allah'ın
izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık,
sakatlık,
ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
|
|
|
Cennettin
Tabakaları
|
|
|
İbn Abbâs
(r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu
haber verilmektedir. Bu tabakalardan her
birinde,
müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya
yükselecekleri
derece veya mertebeler vardır. Bunlar:
1-Nâim Cenneti:
"Beni Cennetü'n-Nâim'in
varislerinden kıl... "
(Şuârâ, 85) (Ayrıca bk. Mâide,65; Tevbe, 21; Yunus,
9)
2-Adn Cenneti : "Şüphesiz
ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın
en hayırlısıdırlar. Onların mükâfâtı Rableri katında And Cennetleridir
ki onların altlarından nehirler akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar,
Allah
onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu
Rabb'inden
korkanlar içindir. "
(Beyyine, 8, Ayrıca bk. Tevbe, 72; Ra'd, 23; Nahl,
31)
3-Firdevs Cenneti : "Şüphesiz,
iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri.
vardır"
(Kehf, 107 ve Mü'minun, 11)
4-Me'vâ Cenneti: "İman edip
güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır. "
(Secde, 19 ve Necm, 15)
5-Dârü's-Selâm: "Halbuki
Allah
Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola
hidâyet
buyurur. "
(Yunus, 25 ve En'âm, 127)
6-Dârü'l-Huld: "O
Rab ki,
fazlından bizi durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu."
(Fâtır, 35)
7) İlliyyûn :
Her ne kadar
İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da,
ayetlerden
anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn
Abbâs'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet
tabakaları,
Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok
tabaka
vardır. Nitekim Allah Teâlâ'nın Nâim Cennetleri veya "Firdevs
Cennetleri"
şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
|
|
|
Cennetlikler Kimlerdir? |
|
|
Kur'an
ve
Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman
eden
ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu
kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a ve insanlara karşı
görevlerini
yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevî bir huzura kavuşur,
maddî
refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te
gerçekleşir:
"Takva sahipleri, elbette
Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya
selâmetle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri
çıkarır
atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya
otururlar.
Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan
çıkarılacak
da değiller." (Hicr,45-48).
Kur'an-ı Kerîm
de:
-Namazını eksiksiz kılanlar, malından bir kısmını
yoksullara
ayıranlar,
ceza-hüküm gününe inananlar, Allah'ın gazabından korkanlar,ırzlarına
sahip olanlar, sözlerine ve emânete sadık kalanlar, doğru
şahitlikte
bulunanlar (1).
-Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek
sabredenler (2);
-Şükredenler (3)
-Yürekten tövbe edenler (4)
-Allah
yolunda
canını feda eden şehitler (5)
-Allah'a
yönelmiş
bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a
yönelenlere" (6)
içinde ebedî
kalınacak
Cennet'e girecekleri yüce
Rabbimiz
tarafından müjdelenmiştir.
"İmran b. Husayn
(r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin
çoğunun
fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır . Hadis yorumcuları bunu
şöyle
açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal
yüzünden
azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan
bunların
Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
1)
Meâric,
70/23,
24, 25, 26, 27, 29, 33
2) Ra'd,
13/20, 21, 22, 23
3) Ahkâf,
35/15-16
4) Tahrim, 66/8
5) Bakara, 2/154
6) Kaf, 50/31-34
|
|
|
Zebani |
|
|
Cehenneme
gidenlerle meşgul olan melek, cehennemlikleri cehenneme atmaya memur
edilen melek, cehennem bekçisi. Çoğulu "zebâniyyûn"dur.
Cehennem bekçisi olan zebânîler, azap melekleri diye tavsif edilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm diliyle zebânî, "Cehennem koruyucusu"dur.
Kur'ân-ı
Kerîm'in altı ayrı sûresinde dokuz âyette (Zümer, 71, 73; Duhân, 47-50;
Tahrîm, 6; Mülk, 8; Müddessir, 31; Alak, 18) "zebânî" kelimesine
atıflar vardır.
Kelime açık olarak ve "ez-zebâniyye" şeklinde yalnız bir âyette (Alak,
18) geçmektedir.
Müddessir, 30. âyetinde zebânilerin sayısının 19 olduğu açıklanmış,
onların melek olduğu özellikle belirtilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'deki "zebânî" kelimesinin atıf şeklinde geçtiği âyet
meâllerinin ilgili cümleleri şöyledir:
"Biz o ateşin bekçiliklerine
meleklerden başkasını memur etmedik"
(Müddessir 31)
"Ey iman edenler, gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir
ateşten koruyun ki, onun yakacağı insanla taştır. O ateşin üzerinde iri
gövdeli sert tabiatlı melekler vardır..."
(Tahrîm, 6)
"O
küfredenler, ayrı ayrı bölükler halinde cehenneme sürüldü. Nihayet
oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı. Cehennemin bekçileri
onlara şöyle dedi..."
(Zümer, 71)
|
|
|
|
|
"(Zebânilere); Tutun onu da denilir,
sürükleyerek cehennemin tâ
ortasına götürün"
(Duhan, 47)
Bu meâller dikkatle incelendiğinde Müddessir, 31 ve Zümer, 71
âyetlerinde zebânilerin "Cehennem bekçileri" ve "Melek" oldukları,
Tahrîm, 6 âyetinde ise cehennem görevlisi zebânîlerin "Sert tabiatlı
melekler" olduğu açıklanmıştır. Duhan, 47. âyetinde zebânîlerin
"Cehennemlik kişileri iteleyerek" cehenneme attıklarına atıf vardır.
Zebânî kelimesi bir tek âyette, "Biz de zebânîleri çağırırız" (Alak,
18) açık olarak geçmektedir.
Fahruddin
er-Râzî "ez-Zebâniyye"yi, "Onlar ehl-i meclis ve ehl-i meşveret olan
azab melekleridir ki, şiddetle tutmak ve atmakla cehennemin işlerine
memur olmuşlardır" şeklinde açıklamıştır. İnsanları şiddetle cehenneme
itmeğe muktedir oldukları için onlara "zebânî" denmiştir.
Kaynak: Zebani, Osman
CİLACI, Şamil İslam
Ansiklopedisi
|
|
|
|
|
|
|
|
|